top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıBülent Gürsoy

Satranç Masası



NE NOKTADAYIZ

İlk olarak 12 Şubat’ta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde buluşan 6 muhalefet partisinin liderleri bugüne kadar 5 kez toplandılar.


Arada, 28 Şubat tarihinde “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni”ni kamuoyu önünde imzaladılar.


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’ndan oluşan liderler ilk turun son toplantısını 21 Ağustos Pazar günü gerçekleştirecekler.


Saat 14.00’te başlayacak toplantıda, bundan sonraki görüşme turları için toplantı formatının belirlenmesinin yanı sıra, “geçiş sürecinde cumhurbaşkanının yetkileri ve yönetim usulleri”nin masaya yatırılması planlanıyor.


12 Şubat’tan bu yana gerek 6’lı Masa ile Cumhur İttifakı arasında gerekse 6’lı Masa bileşenleri arasında bir satranç oyunu oynanıyor.


Bu nedenle yazımın başlığını “Satranç Masası” koydum.


6’lı Masa ile Cumhur İttifakı arasındaki satranç oyununa bu yazımda doğrudan girmeyeceğim ama zaten 6’lı Masa bileşenleri arasındaki satranç oyununa değindiğimde, diğerine de bir anlamda değinmiş olacağım.



STRATEJİ

6’lı Masa’nın iç oyununu ele alırken, genel olarak cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden yürüyen planları ve stratejileri değerlendireceğim.


6’lı Masa’nın cumhurbaşkanlığı adaylığı stratejisi iki seçenek içeriyor.


Mevcutta tartışma konusu olan iki seçenekten birinde uzlaşma sağlandığında strateji netleşecek.


Bu iki seçenekten ilki, “6’lı Masa olarak tek bir aday üzerinde anlaşılması ve 6’lı Masa’nın hazırladığı ve hazırlayacağı; ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’ ile ‘Geçiş Sürecinde Cumhurbaşkanı'nın Yetkileri ve Yönetim Usulleri’ ve diğer tüm uzlaşma metinlerinin adaya onaylatılmasının ardından, 6’lı Masa bileşenlerinin güçlü yerel birimleri olan ve popülariteleriyle öne çıkan belediye başkanlarının da katılımıyla hep birlikte kamuoyu önünde deklare edilmesi.


Diğer seçenek, 6’lı Masa bileşenlerinin kendi adaylarını çıkararak seçime girmeleri ve seçimin ikinci tura kalmasının sağlanması, ikinci turda da muhalefet içerisinde en çok oy alan adayın arkasında toplanılması.



İKTİDAR

Strateji ile ilgili detaylara girmeden önce, seçime gideceğimiz mevcut sistemin içerisinde iktidar sözcüğünün karşılığının ne olduğunu anlamamız gerekiyor.


Siyasi partilerin tümü, seçmenlerine bir şekilde iktidar vadediyorlar.


Mevcut iktidarın arkasındakiler iktidarlarının sürmesini seçmenden isterken, muhalefet partileri ve konumuz olan 6’lı Masa bu seçimde seçmenine yeni bir iktidar vadediyor.


İcrai tarafını ele aldığımızda "İktidar"ın Anayasa’daki karşılığı cumhurbaşkanlığı makamı, yani doğrudan tek başına: Cumhurbaşkanı.


Kısaca,


“İktidar = Cumhurbaşkanı”


Anayasa şöyle diyor:


Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkileri ile nitelikleri…, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 8, … 104, … maddelerinde belirtilmiştir.


Yürütme Yetkisi ve Görevi (Madde 8)


Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasa'ya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.


Görev ve Yetkileri (Madde 104)

Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı'na aittir.

Cumhurbaşkanı, yardımcıları ile bakanları atar ve görevlerine son verir.

Üst kademe kamu yöneticilerini atar, görevlerine son verir ve bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasları Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenler.

Yabancı devletlere Türkiye Cumhuriyeti'nin temsilcilerini gönderir, Türkiye Cumhuriyeti'ne gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul eder.

Milletlerarası antlaşmaları onaylar ve yayımlar.

Milli güvenlik politikalarını belirler ve gerekli tedbirleri alır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Başkomutanlığını temsil eder.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kullanılmasına karar verir.

Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir.

Cumhurbaşkanı’nın tek başına yapamayacağı işler ise aynı maddede şöyle düzenlenmiş:


“Anayasa'nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez.”


Bütçe konusunda ise,


Anayasa bütçe kanun teklifi ile kesin hesap kanun teklifini görüşme ve kabul etme görevini TBMM’ye vermektedir. Bütçe kanun teklifi önce Bütçe Komisyonu'nda elli beş gün içinde görüşülüp kabul edilmekte sonra Genel Kurul’da görüşülüp mali yılbaşına kadar karara bağlanmaktadır. Bütçe görüşmeleri sırasında milletvekilleri Genel Kurul'da gider artırıcı veya gelirleri azaltıcı önerilerde bulunamamaktadır...


Bütçe Kanunu'nun süresinde yürürlüğe konulamaması halinde geçici bütçe kanununun çıkarılacağı, geçici bütçe kanununun da çıkarılamaması durumunda yeni bütçe kanunu kabul edilinceye kadar bir önceki yılın bütçesinin yeniden değerleme oranına göre artırılarak uygulanacağı düzenlenmektedir.


Dolayısıyla, esasta bütçe ile ilgili de büyük bir bağımlılık bulunmamakta. En kötü ihtimalle (kendi belirleteceği) yeniden değerleme oranıyla bütçesini arttırarak devam edebilmekte.


Bu bilgiler ışığında, şimdi öncelikle şunu sormak istiyorum:


“Cumhur İttifakı, AKP ve MHP, parlamento çoğunluğunu kaybettiği (300’ün altına düştüğü) halde, muhalefetin de Anayasa değişikliği için (tüm farklılıklarıyla uzlaşabilecekleri) 400 milletvekiline ya da referanduma gitmek üzere 360 milletvekiline ulaşamadığı durumda, Erdoğan tekrar cumhurbaşkanı olarak seçilirse, iktidarını ayakta tutabilmek için başka bir deyişle devleti yönetmek için, yürütmek için TBMM kararları anlamında neye ihtiyaç duyacaktır?”


Bana göre, “hiçbir şeye”.



ORTAK ADAY

“Strateji” maddesindeki ilk seçenek olan “ortak aday” konusunu “İktidar” başlığı altındaki bilgilerle değerlendirdiğimizde, muhalif seçmenin 6’lı Masa’dan beklentisi, tüm gerçekliğiyle şudur:


"Cumhurbaşkanlığı adayında şekillenecek olan iktidar ışığının, ortak aday belirlenerek ortaya konulması."


Yerel seçimlerde yaşadık: Eğer ki CHP – İYİ Parti arasındaki “Yerel Seçim İşbirliği” gerçekleşmemiş olsaydı, toplumun; enerjisi tamamen yok olacaktı, omuzları çökecekti, halk, yenilmişlik duygusunun altında ezilmiş olacaktı, bugün muhalefete geçmiş olan, başta İstanbul olmak üzere; Ankara, Antalya, Adana, Mersin gibi çok önemli büyükşehirler alınamayacaktı ve bugünkü “umut” var olmayacaktı.


Önümüzdeki seçimde ortak bir aday belirlenemezse, toplum bunu bir başarısızlık olarak algılayacak, yenilmişlik duygusuna kapılacak, umutlarını yitirecek, seçimden uzaklaşacak, kısaca belki de siyasi aktörlere, “lanet olsun, Allah belanızı versin” diyecek.


Bu konuyu aslında somut gerçeklikle ve yaşanmışlıkla en iyi anlatan lider Akşener oldu:


İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 20 Mayıs’ta, Halk TV’de “Liderlerle Özel” Programı’nda,


“24 Haziran’da Millet İttifakı’nın 3 adayı oldu. İkinci tura kalma önceliğimiz oldu. Birbirimizi incitmemeye gayret ettik, çok dikkatli bir dil kullandık ama neticede heyecan birimizin üzerinde toplandı ve seçmene yansıdı. ‘Ben aday olmayacağım’ dememin nedeni, tek adayla gidilmenin doğru olacağına inanıyorum. Dolayısıyla o masadan tek adayın çıkması gerektiğine inanıyorum.” dedi.


“6’lı Masa'da ortak aday çıkmama ihtimali var mı?” sorusuna ise, “Görmüyorum. Ortak aday çıkar diye düşünüyorum. Arkadaşlarımın adına konuşma yetkim yok ama gözlemimi söylüyorum; 5 arkadaşımızın 5’i de bu ucube sistemin, bu tek adam sisteminin Türkiye’ye maliyetinin farkında. Dolayısıyla öncelikli hedefimiz Türkiye. Buna uyulacağını görüyorum. Şu ana kadar masa-altı tekmeleme ile karşılaşmadım.” dedi.


Dolayısıyla “ortak aday” konusu gerek halkın beklentilerine gerekse liderlerin genel tutumuna uygun görünüyor.


Geçmiş seçim verilerine baktığımızda,


16 Nisan 2017 Türkiye anayasa değişikliği referandumunda, “Hayır Cephesi” olarak adlandırılan seçmen kitlesinin %48.59 olan sistem karşıtlığı, 24 Haziran 2018’de %47.41 olan Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı oyu, aklı başında anket firmalarının verileri ölçeğinde, söz konusu seçimlerden bu yana geçen süreçte %60 düzeyine çıktı.


Bu durumda eğer temel bir yanlışlık yapılmazsa, 6’lı Masa ve diğer muhalif partilerin desteklemesiyle, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” kapsamında “Hayır Cephesi” bütünlüğüyle; Erdoğan karşıtlığı, sistem karşıtlığı ve ekonomik zorlukların getirdiği değişim isteğiyle, %60’a varan bir oy oranıyla “iktidar”ın değişeceği görülüyor.


Referandumda ve yerel seçimlerde; akılcı kararlarla, matematik temelinde, stratejik eylemle kendini gösteren Hayır Cephesi’nin, 6’lı Masa’nın göstereceği cumhurbaşkanlığı adayının desteklenmesi konusunda bir çekincesi olmayacağı da öngörülebilir bir durum olarak önümüzde duruyor.



ÇOKLU ADAY

Çoklu aday stratejisinde önümüze şöyle bir tez ortaya çıkıyor:


“Herkes kendi adayını çıkarsın, ikinci turda en çok oy alanla seçimi alalım.”


Bu tezin gereği cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda, muhalif cephede “aday hiperenflasyonu” oluşacaktır:


İYİ Parti adayı, CHP adayı, DEVA Partisi adayı, GELECEK Partisi adayı, belki Saadet Partisi, belki diğer partiler,


Ayrıca, Memleket Partisi, Zafer Partisi,


Büyükşehir Belediye Başkanları,


HDP de ayrıca kendi adayını çıkaracaktır.


Adaylara bakacak olursak;


Sırasıyla gittiğimizde,


İYİ Parti


Meral Akşener, 24 Eylül akşamı, Halk TV'de katıldığı “Liderler Özel” programında, Suat Toktaş’ın sorularını yanıtlarken, “Ben sayın Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı ile ilgili yaptığı tarife yüzde yüz katılıyorum. Ben Cumhurbaşkanı adayı değilim. Bunu net bir şekilde söylüyorum. Kendi adıma bunu söylüyorum. Ama kim aday olacak kısmında; seçilecek, kazanacak bir adayla ve Cumhurbaşkanlığını devam ettirecek bir adayla devam edeceğiz. Ben başbakanlığa adayım.” dedi.


Sonraki süreçlerde yaptığı açıklamalarda da düşüncesini değiştirmediğini defalarca tekrarladı.


Ancak, çoklu aday stratejisi uygulandığında, parti organlarının kararıyla Genel Başkan Akşener'in aday olması istenecektir (kabul edeceğini düşünmüyorum). İYİ Parti çevrelerinde aday gösterilebileceği düşünülen başka bir isim de Mansur Yavaş olarak seslendiriliyor (güçlü ihtimal budur).


Bu arada, Meral Akşener'in, 20 Mayıs’ta, Halk TV’de “Liderlerle Özel” Programı’nda, “Ankara ve İstanbul Belediye başkanlarının ita amiri CHP‘dir, sayın Kılıçdaroğlu‘dur!” demiş olduğunu da not etmekte yarar var.


CHP


Bugüne kadarki gelişmelere bakıldığında Genel Başkanları Kemal Kılıçdaroğlu ile yarışa katılacaktır ya da bir başka isimle (her türlü reddedişe rağmen bu yeni durumda belki de Ekrem İmamoğlu ile),


DEVA Partisi


Genel Başkan Ali Babacan’ı (bugüne kadarki beyanları doğrultusunda) aday gösterecektir,


GELECEK Partisi


Genel Başkanları Ahmet Davutoğlu’nu aday göstermekten geri durmayacaktır,


Saadet Partisi


Aday göstermeyecek gibi durmaktadır ama CHP veya diğer partileri destekleyecekleri de beklenemez.


Memleket Partisi


Genel Başkan Muharrem İnce iddiayla aday olacaktır,


Zafer Partisi


Genel Başkanı Ümit Özdağ gerek kendi partisi adına gerekse İYİ Parti’yi zorlayarak Mansur Yavaş’ı aday göstermeye çalışacaktır.


Belediye Başkanları


Partilerce aday gösterilmeleri olasılığı yüksektir ama eğer partilerce aday gösterilmezlerse (düşük bir ihtimal görmeme rağmen) kendi kendilerine de adaylık açıklayabileceklerdir.


HDP


Kendi oyunu konsolide edecek şekilde bir aday çıkaracaktır.


Yukarıda saydığımız ve sayamadığımız adayların tamamının potansiyeli normal şartlarda (seçmen bu dağınıklığa tepki vermezse) toplamda %60’tır. Bu rakam, ilk turda adaylarca paylaşılacaktır. HDP adayını da dışarıda tutarsak (kamuoyu yoklamalarında ortalama 12 puanını koruduğu görülüyor) %48 oy paylaşılacak.


Bu durumda, adayları sıralarsak;


Kemal Kılıçdaroğlu, Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Muharrem İnce aday olabileceklerdir.


Çoklu aday tezini ortaya atanlar İmamoğlu’nun oyuna gireceğini düşünmüyorlar.


Öyle olursa temelde Kemal Kılıçdaroğlu ve Mansur Yavaş yarışacaktır.


%48 oy potansiyelinden Kemal beyin, güvenilir anketlerde %28’ler düzeyinde olan CHP oyu kadar oy alması durumunda (alamayabilir de, daha fazlasını da alabilir) %20 civarı bir oy geriye kalıyor. Bunu esas olarak Yavaş alacak olmasına rağmen bir miktar da diğer adaylara dağılması beklenebilir. Yani Yavaş, %17-20 arası bir oyda kalabilir.


CHP seçmeninin Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermeyip Yavaş’a oy vereceği beklentisi, alt gerçekliği olmayan bir beklentidir.


Bu arada şunu tekrar hatırlatmakta da fayda var:


Mansur Yavaş’ın CHP dışında bir parti tarafından aday gösterilmesi durumunda zaten CHP seçmeni ile Millet İttifakı arasındaki tüm bağlar kopmuş, maya bozulmuş, birliktelik ruhu ölmüş olacaktır.


Bu dağınık aday tablosu ve seçim döneminde oluşabilecek iç çekişmeler zaten beklenen toplam oy oranını kesinlikle aşağılara çekecektir, katılım oranında kayıplar olacaktır belki de bu olgularla ilk turda da seçim kaybedilecektir.


İlk turda kaybetme fikrini bir kenara bırakacak bile olsak,


İkinci turda, böyle bir tablodan sonra Kılıçdaroğlu ve Erdoğan yarışmasından Kılıçdaroğlu’nun çıkacağı beklentisi de tam bir hayal ürünü olacaktır.



YAVAŞ GERÇEKLİĞİ

Yavaş’ın 2019 Mart’ından bu yana, Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetimine bakıldığında, belki belediye başkanı olmasaydı şansı daha yüksek olabilirdi diye düşünüyorum.


Değerlendirmelerime göre, popülarizmin ötesinde Ankara’da gerçekleşen yönetim becerisine bakıldığında, bir çok olumsuzluk tespit edilebiliyor. Söz konusu olumsuzlukların, seçim kampanyası döneminde ortaya çıkması ve görünür hale gelmesi kaçınılmazdır. AKP'nin elindeki büyük propaganda makinesi, tablodaki olumsuzlukları büyüterek Mansur Yavaş'ı kısa sürede yerle bir eder.


İkinci dönemine geçmediği sürece Ankara Büyükşehir Belediyesi, AKP kadrolarından kurtulmuş olmayacak. Şu anda kurtulmuş değil. Dolayısıyla her an bütün bağırsakları ortada her türlü hatada ki hata belediyecilikte her zaman yapılır, mutlaka yapılır, o hatalar alınır, küçücük hata büyütülür, büyütülür, büyütülür bir hale getirilir, seçim döneminde kara kampanya olarak kullanılır.


Dolayısıyla, çoklu aday tezinden yola çıkılarak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı karşı karşıya getirmek tam bir fiyasko ile sonuçlanabilir.


Bu tezin zemin yoksunluğunu görmek açısından şunu da belirtmekte yarar görüyorum:


Bu tezi çalışan aktörler, 2019 yerel seçimlerinde İşbirliği Masası’nda Ankara’nın Mansur Yavaş ismiyle İYİ Parti’ye bırakıldığını, Yavaş’ın kendi hesaplarını yaparak bu anlaşmayı bozduğunu, sonuçta da CHP’den aday olduğunu unutmamalılar.


Bu deneyim gösteriyor ki Yavaş 6’lı Masa’dan ortak aday çıkmadıkça bu teze dahil olmayacaktır.


6’lı Masa’dan ortak bir kararla çıkması ise İYİ Parti lideri Meral Akşener’in dediği gibi “Belediye başkanlarının ita amiri olan Kılıçdaroğlu”na bağlıdır.



SONUÇ

Sonuç itibarıyla,


Vatan, millet, devlet diyen gerçek siyasetçilerin sorumluluğu, “kısa vadeli hesaplarla iktidar üretme hedefine koşmak” değil, “milletine, vatan topraklarında güçlü bir devletle sürdürülebilir bir gelecek kurmak”tır.


Bu, hiçbir zaman unutulmamalıdır.


Dolayısıyla,


Meral Akşener’in 20 Mayıs’ta, Halk TV’de dediği, 6’lı Masa’daki hiçbir liderin de itiraz edeceğini sanmadığım, “O masadan tek adayın çıkması gerektiğine inanıyorum.” sözü doğrultusunda, 6’lı Masa’nın 21.08.2022 tarihli toplantısında,


"Cumhurbaşkanlığı adaylığı için 6 parti olarak kesinlikle ilk tur hedefiyle ortak aday belirleme ilkesi üzerinde anlaştık." kararı alınmalı ve bu şekilde aday stratejisi netleştirilerek güven verilmeli, toplum rahatlatılmalıdır.


Umutlarımızın sürmesi ve aydınlık geleceğin gerçekleşmesi dileğiyle.





6 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Коментарі


bottom of page