Meral Hanım’ın, CHP’den birkaç büyükşehri pazarlıkla koparma çabasına gireceği, bu başarılamıyorsa muhalefet cephesini terk edeceği ve bir gün AKP’nin dağılması durumunda büyük payı koparmasına yarayacak politikaları benimseyeceği düşüncesindeyim.
Ticari işletmelerde ortaklık, alıcısı olan bir ürünü hazırlayıp sunmak üzere; sermaye, bilgi, beceri, üretim araçları sahipliği üzerinden kurulur. Ortaya konulan değerler ölçeğinde ortaklıktan pay alınır. Kazanç varsa ortaklar birbirlerini idare ederler. Canlarını sıkan olaylar olsa da çoğu zaman sorunları halının altına süpürürler. Tâ ki işletme zarar noktasına gelene kadar.
Zarar etmeye başlayınca halının altındaki sorunlar ortaya dökülür, saygı azalır, ağızlar bozulur, üslup kötüleşir, kavga başlar, en sonunda da ortaklık dağılır. Ortaklığın dağılması, taraflardan birinin, varlıkları tamamen ele geçirmesiyle sonuçlanmamışsa, genel olarak işletmeyi; duraklamaya sokar, gerilemeye iter, batağa sürükler.
Siyasette de durum bundan farklı değildir.
2017 itibarıyla 15 yıllık iktidarı sürecinde, sağın tüm kesimlerinin AKP içinde sindirilmesi ve CHP’nin; Baykal döneminde %20,88’i aşamaması, sonrasında da Kılıçdaroğlu’nun başa geçmesiyle birlikte en fazla %25,98’e kadar çıkabilmiş olması nedeniyle, alıcısı olan merkez sağ ve milliyetçi eğilimdeki muhalif kitleye hitap edecek bir parti kurulması ihtiyacı doğdu.
Bu ihtiyacı karşılamak üzere, dönemin koşullarında gelişen olayların sonucunda, MHP Kurultayı’nda genel başkan adayı olan; Koray Aydın ve Ümit Özdağ’ın da ortaklaşmasıyla Meral Akşener’in liderliğinde, çoğunluğu MHP’de kurultay mücadelesi vermiş 200 kişilik kurucu listesiyle Ekim 2017’de İYİ Parti kuruldu.
İYİ Parti’nin 1 Nisan 2018’deki 1. Olağanüstü Kongresi’ne Türkiye çapında gerçekleşen heyecanlı katılım sonucunda iktidar ürktü ve Bahçeli’nin çağrısı sonucu karar veren Erdoğan’ın ilanıyla acilen erken seçim kararı alındı.
Bahçeli, normalde 3 Kasım 2019’da yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinin 26 Ağustos 2018’e alınmasını teklif etmişti ancak Erdoğan 24 Haziran’ı seçim tarihi olarak ilan etti.
Bu, erken, acil ve baskın seçim öncesi, YSK’nın, “teşkilatlarını yasal hükümlerin gerektirdiği ölçekte tamamlayamadığı iddiasıyla” İYİ Parti’yi seçime sokmama kararı alacağı anlaşıldığında, 21 Nisan gecesi, Koray Aydın’ın da ısrarıyla Kılıçdaroğlu ile görüşen Akşener, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan 15 milletvekili istedi. Mevcut 5 milletvekiliyle birlikte 20 kişilik grup kurmaya ve seçime girmeyi garantilemeye çalışan Akşener’e geçici olarak 15 milletvekili verildi ve 22 Nisan Pazar günü İYİ Parti TBMM Grubu kuruldu.
O gün o grup kurulmasaydı, pazartesi günü YSK’nın İYİ Parti için “seçime giremez” hükmüyle karar alacağından, başta Meral hanım olmak üzere herkes emindi.
CHP milletvekillerinin, o günün koşulları ve ideolojik kavramlarının oluşturduğu ruh dünyasında ağlaya ağlaya İYİ Parti’ye geçtiklerini biliyorum.
Ancak bu karar, muhalif kesimde çok büyük umut yarattı ve 15 vekil kahramanlar gibi karşılandı.
O gün, siyasette oyun planının değiştiği gündü.
Bu hamle, yıllardır AKP’lilerin ağzından hiç düşmedi.
AKP’liler, medyası ve yandaşlarıyla, tüm güçleriyle, sürekli olarak, rahatsızlık duydukları bu hamleyi dillerine doladılar.
Akşener, Kılıçdaroğlu’nun bu hamlesi nedeniyle defalarca teşekkür söylemlerinde bulundu.
Yavaş’ı denedi. Tabanını da bu fikre odakladı. Onun olamayacağı düşüncesi ağır basınca, bu kez İmamoğlu’nu denedi. Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacağını seçmeninin kafasında sabitledi. Sorunu çözemeyince masadan kalktı.
“Kılıçdaroğlu’na herhalde ölünceye kadar şükran duyacağım. Ben sülaleme Sayın Kılıçdaroğlu’nu vasiyet ettim. Çocuklarıyla beraber vasiyet ettim. Siz sahip çıkamaz başlarına bir şey gelirse bendedir, bizdedir.” dedi.
2018 Milletvekili Genel Seçimi’nde; CHP, İYİ Parti, Demokrat Parti ve Saadet Partisi, yasanın verdiği fırsatla ittifak yaptılar. İttifakın adını Akşener koydu: Millet İttifakı.
İYİ Parti, genel seçimde 9,96 oyla baraj altında kalırken, ittifak kuralları nedeniyle %10’luk barajı aşmış sayılarak 43 milletvekili çıkardı. Aynı tarihte yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde Akşener %7,29 oy alabildi. Erdoğan, ilk turda kazandı.
Mart 2019’daki yerel seçimler öncesi yasal olarak ittifak yapılamadığı için CHP ve İYİ Parti arasında “İşbirliği” adı altında birliktelik kuruldu. İşbirliği müzakerelerinde, kurulan masa birkaç kez yıkıldı, yeniden ayağa kaldırıldı. 12 Aralık 2018’de iki parti arasında yapılan anlaşmayla, 22 büyükşehirden 11’i; Balıkesir, Denizli, Gaziantep, Kayseri, Kocaeli, Konya, Manisa, Sakarya, Samsun, Trabzon ve Osmaniye, 27 ilden de 11 il (ve çok sayıda ilçe) İYİ Parti’ye bırakıldı.
İYİ Parti büyükşehir ve il belediyesi kazanamazken, ilçelerden sadece 24 ilçe kazandı. Sonradan da birkaçı istifa etti, sayı 19’a düştü.
2019 Yerel Seçimi’nde, alınacağına hiç inanılmayan İstanbul dahil 11 büyükşehri CHP kazandı. İstanbul dışında, AKP’nin elindeki; Ankara, Antalya, Mersin, Adana gibi büyükşehirleri de CHP aldı.
CHP – İYİ Parti İşbirliği haricinde, sol-sosyalist partiler ve Kürt seçmen, hatta kısmen MHP seçmeni de CHP adaylarına oy verdiler.
Yerel seçim sonuçları muhalif seçmende 2023 seçimleri için büyük umut yarattı.
2023 seçimleri öncesinde, daha 4 yıl varken, muhalefet tarafından baştan itibaren sürekli bir erken seçim söylemi tutturuldu.
Oysa hazırlıkların yapılması yıllar aldı.
Tabii erken seçim olmadı ve neredeyse normal zamanına yakın bir tarihte seçimler yapıldı.
Süreçte,
Önce, İYİ Parti’nin sahiplendiği, İyileştirilmiş Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisi ortaya atıldı.
Akşener’in adını koyduğu Millet İttifakı, Kılıçdaroğlu’nun stratejisini kurduğu 6’lı Masa ile bütünleşti ve Millet İttifakı genişlemiş oldu.
6’lı Masa çalışmalarının sonucunda da; Parlamenter Sistem’in esası, anayasa önerileri ve yürütme planlarıyla, ortak aday kararına kadar gelindi.
14 Mayıs 2023 Genel Seçimi’nde İYİ Parti %9.69 ile yine 43 milletvekili çıkardı ve bir milletvekili de CHP listelerinden alarak 44 milletvekili edinebildi.
Cumhurbaşkanlığında ise ortak aday kararı Kılıçdaroğlu isminde, ete-kemiğe büründü ve 28 Mayıs’taki 2. Tur seçiminde seçim 1 milyon 165 bin oyla kaybedildi. Erdoğan tekrar kazandı.
Önümüzdeki 2024 Yerel Seçimleri’nde ittifak yapılıp yapılmayacağı merak ediliyor.
İttifak yapılmayacak çünkü yerel seçimde yasa, ittifak yapmayı tanımlamıyor.
Ancak, 2019’daki gibi bir işbirliği yapılır mı, Bunu irdeleyelim.
Öncelikle, “2019-2023 arasında ne oldu?” ve “İYİ Parti’nin 3. Olağan Kurultayı’nda nasıl bir tutum takınıldı?” buna bakmak lazım.
Muhalefet cephesi içinde, “HDP sorunu”yla baş etmesi gerekiyordu. Bunun yolu, Millet İttifakı içerisinde ortaklaşa bir Kürt politikası geliştirmek ve bunu cesaretle anlatabilmekten geçiyordu. İYİ Parti bunu başaramadı.
İYİ Parti’nin, yapısı gereği en büyük sıkıntısı muhalefette HDP ile aynı tarafa düşmekti.
MHP’nin, 2015 Haziran ve Kasım seçimleri döneminde, CHP ile kurulacak koalisyonda başbakanlık dahil her şeyi elinin tersiyle iterek, o güne kadar söylemediğini bırakmadığı AKP’yle iş tutması ve ortaklaşması da HDP ile aynı tarafa düşmeyi reddetmesinden dolayıydı.
İYİ Parti’nin kuruluş amacı AKP iktidarını geriletmek ve kurulacak bir iktidara ortak olmaktı.
AKP ve MHP’nin içinde bulunduğu Cumhur İttifakı cephesine katılması doğum koşullarına aykırıydı.
Bir takım çabalar ve çağrılar da muhalefeti terk etmesini sağlayamıyordu.
Ancak, muhalefet cephesi içinde, “HDP sorunu”yla baş etmesi gerekiyordu.
Bunun yolu, Millet İttifakı içerisinde ortaklaşa bir Kürt politikası geliştirmek ve bunu cesaretle anlatabilmekten geçiyordu.
İYİ Parti bunu başaramadı.
Genel İdare Kurulu’nda olduğum dönemde bu açığı gördüğümden dolayı iki çalışma yaptım.
Blog sayfamda;
Biri, akademisyen Bayram Koca’nın ‘TÜRKİYE’DE UÇ SAĞ VE KÜRTLER, 1945-1980: GÜVENLİK, KİMLİK VE KALKINMA” adlı tezinden yararlanarak kaleme aldığım, “Sağ Siyasi Damarlar ve Doğu Sorunu – Déjà vu Hissi” başlıklı 5 yazı yayınlamaktı,
Diğeri de, “Kürdün Derdi” başlığı altında 4 yazı yazmaktı.
“Déjà vu Hissi”nden kastım çok partili döneme geçilmesinden itibaren CHP ve Kürtler konusunda yaratılan algının, aynısıyla 2023 seçimlerinde de tekrarlanarak yaratılacağını anlatmaktı.
“Kürdün Derdi” yazılarımda ise doğrudan Kürt yurttaşımızın dertleri kapsamında kendisine odaklanarak sorun çözme çabasını, tespitler ve çözüm önerileriyle anlatmaktı.
Bu yazılarımı Meral hanıma, Divan Kurulu’na, GİK ve MDK üyelerine, İl Başkanlarına gönderdim.
İYİ Parti yöneticileri açısından rahatsız edici olduğunu biliyordum ve rahatsız olundu.
Demirtaş’a, “kan davalınız bile olsa kapınızı çaldığı zaman içeri alırsınız” diye yanıt vererek Kürt seçmene kapı aralayan Akşener, sonrasında, “HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırıyorum” diyerek kapıları kapattı.
Bu konu çözülmediği taktirde işin sonunda İYİ Parti’nin ittifak içerisinde patlayacağından ve bunun, 2023 seçimlerinde olumsuz bir etki yaratacağından emindim.
Bu sorunu aşabileceğini mümkün görmeyen Akşener önce, cumhurbaşkanlığı adaylığı iddiasını terk etti ve “başbakan olacağım” dedi.
Daha öncesinde, “Dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar ve ‘kahvaltıya geldik’ derdim” diyen Demirtaş’a, “kan davalınız bile olsa kapınızı çaldığı zaman içeri alırsınız” diye yanıt vererek Kürt seçmene kapı aralayan Akşener, sonrasında, “HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırıyorum” diyerek kapıları kapattı.
2023’e kadar bu iki tavırla rahat eden Akşener, 2023 seçimleri öncesi sorunla yüzleşmek zorunda kaldı ve tabanını tutamadı.
Önceleri, milliyetçi bir aday kavramıyla, anketlerde önde görünen Mansur Yavaş’ı denedi. Tabanını da bu fikre odakladı, olamayacağı düşüncesi ağır basınca, İmamoğlu üzerinden sorunu çözmeye kalktı. “Kazanacak aday” kavramıyla Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacağını seçmeninin kafasında sabitledi, sorunu çözemeyince masadan kalkarak, sorumluluğu iki belediye başkanının omuzlarına yükleyecek şekilde, ikisini de (hangisi kabul ederse) aday olmaya çağırdı, o da olmayınca, partinin %7’lik barajı aşamayacağını ve milletvekili olamayacaklarını düşünen yöneticilerinin baskısıyla masaya geri döndü. Gidişi, umudu kırılan muhalif seçmenin verdiği ağır tepkiyle İYİ Parti’nin büyük darbe yemesine neden olurken, dönüşü de HDP ile aynı tarafa düşmek istemeyen MHP kökenli ülkücü-milliyetçi-Türkçü seçmeninin ve parti teşkilatının tepkisine neden oldu.
Bu arada, İYİ Parti; on binlerce üyesini kaybetti, kurucularının yarısına yakını istifa etti, önemli isimlerin istifasıyla karşı karşıya kaldı.
İYİ Parti, içinde kaldığı muhalefette, HDP ile yan yana kalma sorununu çözemezken, kuruluş amacı ve varlık sebebini reddeden bir tutumla, karşıya geçme seçeneğini de kullanamadı.
Süreçte önemli gelgitler yaşadı.
Bu arada kayıt düşmek gerekirse, 2023 seçimi öncesi yapılan ilçe ve il kongrelerinde önemli bir gelişme yaşandı.
İYİ Parti içindeki arkadaşlarımla da paylaştığım tespit şuydu: Teşkilatlar, seçim sonrası AKP ile kurulacak ilişkiye hazırlanıyor. Seçilen yönetimler buna kolay uyum sağlayacak şekilde dizayn edildi.
Meral hanım,
Koray Aydın’ı Teşkilat Başkanlığı’ndan alarak teşkilatı kendine bağladı, teşkilatları seçim sonrasında ortaya çıkacak olan sonuca göre hazırladı, Bahçeli’nin Özel Kalem Müdürlüğü’nü de yapmış olan Ömer Karakaş’ı bu konuda görevlendirerek değişim gereken birimlerde antidemokratik uygulamaların yapılmasına sessiz kaldı.
Böylelikle gerek milletvekilliği listelerinin oluşumu gerekse seçim sonrası yapılacak kurultayın genel başkana göre şekillendirilmesi açısından büyük bir dönüşüm gerçekleştirildi.
Bu gelişmeler yaşanırken, İYİ Parti içindeki arkadaşlarımla da paylaştığım tespit şuydu: Teşkilatlar, seçim sonrası AKP ile kurulacak ilişkiye hazırlanıyor. Seçilen yönetimler, AKP ile çalışmaktan rahatsız olmayacak, kolay uyum sağlayacak şekilde dizayn edildi.
Buna çok kızılacağını biliyorum ama gördüğümü teyit edecek bilgiyi de birkaç gün önce edindiğimi belirteyim.
İYİ Parti’nin teşkilatlarında yapılan bir araştırma/anket çalışmasında, “AKP ile mi, CHP ile mi yakın olmalıyız?” sorusuna verilen ağırlıklı cevap “AKP” olarak çıkıyor.
Kurultaya gelince,
Meral hanım kurultayda iki temel tema kullanıyor:
İçe dönük söyleminde, milletvekilliği sıralarının satıldığına dönük sözlere öfke dolu tepki gösteriyor.
Dışa dönük söyleminde de CHP ile yaptığı ittifakları konu ederek; alacak-verecek, diyet kavramları üzerinden, içinde kalmak zorunda kaldığı muhalefeti karşısına alarak kızgınlık ve öfke ifadeleri kullanıyor.
İkisini de değerlendireceğim ama önce diyet konusunu açmak istiyorum:
2018’de Kılıçdaroğlu’ndan 15 milletvekilini isteyen, grup kurarak seçime girme hakkı edinen, ittifak isteyen ve Millet İttifakı’na adını veren Meral hanım, grup kurulduğu için devletten seçimlerde para yardımı alma hakkı kazanan İYİ Parti,
2019 seçimlerinde işbirliği isteyen, anlaşmaya varılan 49 ilden; 11 büyükşehir, 11 İl ve birçok ilçe alan Meral hanım, kazanılan büyükşehirlerde kadrolar edinen İYİ Parti,
6’lı Masa’dan öfkeli ifadelerle ayrılan Meral hanım, kendi önerisiyle iki belediye başkanını cumhurbaşkanı yardımcısı yaptırmak şartıyla geri dönen yine Meral hanım.
Dolayısıyla borç veren, alacaklı olan, diyet isteyen kimse yokken bu kavramlarla tepki çekmenin de bir anlamı olsa gerek.
Delegenin, Meral hanımın iç ve dış söylemlerine tepkisine dönersek;
İçe dönük öfkesine yanıtı, en yakınında olan, mali işlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dikbayır’ı cezalandırmak ve Genel Başkan’ın 50 kişilik tek blok listesinden çizip dışarı atarak Genel İdare Kurulu’ndan düşürmek şeklinde oluyor.
Dışa dönük öfke konusunda ise delege somut bir gösterge sunmuyor ancak, katılanların tamamına yakınının oyuyla tekrar Genel Başkan seçerek 2024 öncesi için vereceği kararların arkasında duracağını ortaya koyuyor.
Meral hanım, tek başına karar alabileceği bir GİK oluşturmuş durumda. Birkaç gün içinde açıklayacağı Divan Kurulu’nda da bu değişim rahatlıkla gözlenecektir.
İYİ Parti’de son kurultayla birlikte Meral hanım, tek başına karar alabileceği bir GİK oluşturmuş durumda.
Birkaç gün içinde açıklayacağı Divan Kurulu’nda da bu değişim rahatlıkla gözlenecektir.
2024 seçimleri öncesinde ise Meral hanımın, kurultaydan aldığı yetkiyle, öncelikle CHP’den birkaç büyükşehiri pazarlıkla koparma çabasına gireceği, bu başarılamıyorsa, politik olarak HDP’nin içinde bulunduğu muhalefet cephesini terk edeceği, göklerden gelen bir kararla bir gün AKP’nin dağılması durumunda büyük payı koparmasına yarayacak politikaları benimseyeceği ve ortaya koyacağı düşüncesindeyim.
Bu bağlamda, Meral hanımın, oyun teorisinde yer alan “kaybet-kaybet” oyununu oynamaya hazır olduğunu görüyorum.
İYİ Parti dışındaki muhalefet artık İYİ Parti konusunda beklenti içinde olmamalı.
Tüm planlar İYİ Parti’siz yapılmalı.
İYİ Parti “varım” derse ne âlâ,
Değilse, tüm seçenekler hazır olmalı.
Comments