İmamoğlu’nun; ürkek, korkak, çekingen, niyetlerini imalarla anlatmaya çalışan, dolaylı yöntemler kullanan, kaçak güreşen bir liderlik iddiasıyla ve görünmekten çekinen emanetçi bir kadroyla yol alması mümkün değil.
Başlığı yanlış yazdığımı düşünmüş olmalısınız.
Ama öyle değil tabii ki.
Bu ara; değişim, gelişim, dönüşüm, başkalaşım gibi birçok sözcük dilimize dolandı.
Her şey, 28 Mayıs seçiminin muhalefet aleyhine sonuçlanması sonrasında, Ankara’dan İstanbul’a dönen Ekrem İmamoğlu’nun, ertesi sabahın erken saatlerinde, “Bu ülkedeki değişim iradesini sil baştan inşa etmek zorundayız.” cümlesiyle ortaya attığı “değişim” talebiyle başladı.
İmamoğlu’nun fitili ateşlemesiyle başlayan tartışma, o gün bu gündür, tarlada yakılmış anızın alevleri gibi genişleyerek sürüyor.
Söndüğünde nereleri yakmış olacak ya da geride ne bırakacak bakacağız.
Bu arada, ben de kendi kendime bazı sorular sorarak olaydaki farkındalığımı artırmaya çalışacağım:
Yapılan tartışma “değişim” tanımı üzerinden yapılabiliyor mu? Değişim sözcüğü doğru seçilmiş bir kavram mı? Yapılan tartışmayı hangi sözcük karşılıyor? Tartışma hangi sözcük veya kavramlar üzerinden yürümeli? gibi…
Kavramları, sözcük anlamları üzerinden değerlendirirsek, gündemde olan sözcükleri TDK Sözlük şöyle tanımlıyor;
Değişim: Bir zaman dilimi içindeki değişikliklerin bütünü, değişme.
Gelişim: Gelişme işi, ilerleme, inkişaf, tekâmül.
Dönüşüm: Olduğundan başka bir biçime girme, başka bir durum alma, şekil değiştirme.
Başkalaşım: Bir kütlenin fiziki ve kimyasal özelliklerinin değişmesi.
Yukarıdaki sorularıma cevap aradığımda, “değişim” talebinde bulunan, başta İmamoğlu olmak üzere kişi ve grupların, “Kılıçdaroğlu ve yönetimini kısa bir zaman dilimi içinde değiştirme”yi kastettiklerini görüyorum.
Kılıçdaroğlu’nun seçim öncesi görevde olan ve tepki alan yönetimini, parti tüzüğüne uygun olarak Parti Meclisi üyeleri arasından hızla değiştirdiğini ele aldığımızda, yönetimdeki değişiklik teorik olarak tanımlara uygun bir şekilde gerçekleşmiş oluyor.
Geriye, Kılıçdaroğlu’nun değişmesi yönündeki talep kalıyor.
Ortaya çıktığı düşünülen beklentinin, “kısa süre içerisinde kişilerin değişmesi” talebini merkeze koyan bir yaklaşımla sunulan, “değişim” kavramıyla karşılanabileceği pek inandırıcı durmuyor.
Bu konuda İmamoğlu ekibinin attığı adımları aşağıda ayrıca değerlendireceğim.
Bu arada, CHP merkezinde yürütülen değişim kampanyası dahilinde farklı kavramlar kullanmaya çalışan ekiplerden de bahsetmem gerekiyor.
Bunlardan biri “gelişim” kavramı. Konunun bileşenlerinden bir kısmı, bu kavrama uygun olarak tartışma yürütüyor ve CHP’nin; gelişmesi, ilerlemesi, tekâmülü için özellikle sol ağırlığı artmış bir program ve demokratikleştirilmiş bir tüzük talebiyle ortaya çıkıyor. Bu grup, genel başkan ve yönetim değişiminin bunların gerçekleşmesi sonrasında uygun zamanda, doğallıkla olacağını düşünüyor.
Ben, “değişim beklentisi”nin, tekâmülü de içeren “gelişim” kavramı üzerinden tanımlanması taraftarıyım.
“Dönüşüm” kavramını ele aldığımızda, yine bileşenlerden bir grup; genel başkan ve yönetimin derhal değiştirilmesi, program ve tüzüğün yeni baştan yazılması, mevcut politikaların tamamen terk edilmesi düşüncesinde.
Bir de “başkalaşım” kavramı üzerinden yürüyenler var ki onlar da CHP’nin kapatılması ve sıfırdan başka bir parti kurulması, kapatılmayacaksa da CHP’nin terk edilmesi ve yepyeni kadrolar ve politikalarla çoğunluğa hitap edecek yeni bir parti kurulması gibi radikal düşüncelere sahip.
Bütün bu kavramlara baktığımda, aslında hiçbir ekip, ortaya attıkları kavramın altını tam olarak doldurmuyor, bütünsel bir yaklaşımla konuyu ele almıyor, alamıyor.
Tabii bunun nedenlerini tartışmak gerekiyor ama çok derinlemesine ele alınması gereken bir konu olduğu için onu başka bir yazıya bırakalım. Ancak, çok kısa bir özetle sorunun; 12 Eylül 1980 darbesi ile ideolojik siyasal birikimin yok edilmesi, genel olarak örgütsüz olan ve siyasal açıdan eğitimsiz ve deneyimsiz kadroların, siyaseti yeniden ve gevşek bir zeminde, dar bir kalıba sokulmuş Siyasi Partiler Yasası kapsamında, inşa etmiş olmalarından kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Şunu da tespit etmekte bir sakınca görmüyorum: O açık hiçbir zaman kapatılamadı.
Şimdi, altı doldurulmaya çalışılan ama doldurulamadan yüzeysel olarak yürütülen tartışmanın aslında ne olduğunu, hangi kavramla tanımlanabileceğini düşündüğümde bir kavram da ben uydurdum:
Deyiş sözcüğünün anlamı, “deme, söyleme işi”.
Buradan hareketle Türkçe’nin matematiğine ve kurgusuna uygun olarak “deyişim” kavramını buldum.
Sürekli birbirlerine bir şey söyleyen, diyen, karşılıklı olarak deyişen gruplar var.
Ama “deyişim” çabasında olan grupların hiçbirinin tam olarak ne dediği ne söylediği de anlaşılamıyor.
Deyişim eylemi içinde olan bu gruplar, dediklerini tanımladıklarında, belki yukarıdaki kavramlarla tartışma daha anlam kazanabilir.
Şu an için böyle değil.
Ben, “değişim beklentisi”nin, tekâmülü de içeren “gelişim” kavramı üzerinden tanımlanması taraftarıyım.
Bunu, ilerideki yazılarımda kendimce tanımlamaya çalışacağım, açacağım.
Ancak, şimdilik mevcudu değerlendirme çabasındayım.
Bu nedenle, mevcut üzerinden ilerleyelim:
Yukarıda, en çok sesi çıkaran “değişim” grubunun yani İmamoğlu ekibinin, bu kavramın altını doldurup dolduramadığını ayrıca değerlendireceğim demiştim.
İmamoğlu; “CHP’de değişim” diyor, “sadece yönetimdeki değişiklik yetmez” diyor, “genel başkanın da değişmesi gerektiğini” söylüyor. “Türkiye’yi de böyle değiştireceğini” iddia ediyor.
Bakacak olursak,
İmamoğlu; “CHP’de değişim” diyor, “sadece yönetimdeki değişiklik yetmez” diyor, “genel başkanın da değişmesi gerektiğini” söylüyor. “Türkiye’yi de böyle değiştireceğini” iddia ediyor.
Bunun için kendisi aday mı? Bunu açıklamıyor.
Aday olabilmesi için başkanlık görevinden istifa etmesi gerekiyor ama istifa edecek mi? söylemiyor.
Ekibinde kimler var? Bunu gösteremiyor.
Kadroların dışında bir değişim modeli veya ruhu tanımlıyor mu? Hayır.
Bu ve buna benzer soruların baskısı altında, kendisi dışında ve kimliği bilinmeyen bir temsilcisinin ağzından, gizemli duyumlarla “manifesto” açıklayacağı haberlerini uçuruyor.
Bunun için bir web sayfası yayınlanacağını duyurduktan sonra bu sayfa, 4 Haziran Salı günü yapılan CHP Grup toplantısının ardından, sanırım beklenen bir açıklamanın gelmemesi üzerine, akşam üzeri yayınlanıyor.
Böyle durumlarda hep 5N1K sorgulama tekniği aklıma gelir. Bilgi toplarken ve bir konuyu araştırırken kullanabileceğimiz bir yöntem:
5N; Ne, nerede, neden, ne zaman, nasıl?
1K; Kim hakkında?
Buraya kadar baktığımızda ve sorguladığımızda, sorulara yanıt bulamıyor; net, tanımlı, kararlı bir tutum görmüyorum.
İmamoğlu’nun, resmin tamamını göremeyen, yasayı kuralı ölçemeyen, bağımlı olduğu güçlerden vazgeçemeyen, yanlış strateji ve taktiklerle ilerlemeye çalışan bir liderlik ve kadroyla sonuç alması mümkün değil.
Yayınlanan web sayfasının başlığı:
“İktidar İçin DEĞİŞİM”
Bu sayfayı bütünüyle değerlendirdiğimde;
Sayfaya girince bir açıklama ve “görüş bildir” başlıklı bir buton bulunuyor. Açıklamanın sonunda da “her vatandaşımızı bizlerle iletişim kurmaya, butonu tıklayarak ulaşılacak form üzerinden değişimle ilgili görüş ve önerilerini paylaşmaya davet ediyoruz” notu var.
Belli ki sayfayı hazırlayan ve gelen bilgileri yorumlayacakları anlaşılan birileri var ama kim oldukları sayfa verilerinden anlaşılmıyor.
Bu birileri kimlerden oluşuyor, belli değil.
Tanımlanmamış.
Sayfa, 86 milyon vatandaştan; eli kalem tutabilen, düşünce geliştirebilecek ve ifade edebilecek olan herkese hitap ediyor.
Sayfada yayınlanan yazıyı irdelediğimizde, bir yandan muhalefetin başının okşandığını görüyorken bir yandan da tokatlandığını, aşağılandığını, küçümsendiğini ve topyekûn suçlandığını görüyoruz.
Sayfadaki imalardan yorum yapmaya kalkmazsak eğer, yazıda şahıs bazında kimin veya kimlerin suçlandığı net olarak anlaşılmıyor.
Dolayısıyla, bu bağlamda bir değerlendirme yapmak da zorlaşıyor.
Bu noktada başka bir gelişme, olayı bir miktar anlaşılabilir kılmamız için perde aralıyor:
Web sayfasının yayınlanmasından sonra,
CHP’nin adayı olup muhalefetin oylarıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu,
“CHP’de değişim, Türkiye’de değişim, iktidar için değişim sürecine katılımınızı, görüş ve önerilerinizi bekliyoruz.” ifadesiyle sayfa bağlantısını paylaşıyor.
Bu paylaşımla birlikte konunun, her ne kadar genel ifadeler kullanılmış olsa da daha çok CHP ve Kılıçdaroğlu ile ilgili olduğunu netleştirebiliyoruz.
Bu paylaşımda da yine; kim, kimle, kimlerle, ne, nerede, neden, ne zaman, nasıl? Soruları havada uçuşuyor.
Web sayfasından edinemediğimiz bilgileri İmamoğlu’nun paylaşımından anlamaya çalışıyoruz ve şu ortaya çıkıyor:
İmamoğlu, başta CHP’yi olmak üzere, Türkiye’yi değiştirmek için harekete geçmiş; Beraberinde de kamuoyuna açıklamaktan çekindiği birileri var, nasıl bir değişim önereceklerini, bunu; nerede, ne zaman, nasıl gerçekleştireceklerini belirleyemiyorlar, 86 milyona sorarak, cevapları bulmaya çalışıyorlar.
Bu bir “manifesto” mu? Hayır.
Peki ne?
Anlaşılamıyor.
Bu bilgilerle değerlendirecek ve anlamaya çalışacak olursak,
Sayfada ne diyor? diye bakalım:
Sayfadan, önemli bulduğum paragrafları aktaracağım ve paragrafların altına yorumlarımı yazacağım:
Önce, kısaltmaları belirleyelim.
İİD: “İktidar İçin Değişim” veya “İmamoğlu İle Değişim”
BG: Bülent Gürsoy
İİD: “Etkin ve iktidar alternatifi olmayı başaramayan bir muhalefet yapısıyla karşı karşıyayız.”
BG: Altılı Masa, Millet İttifakı, Emek ve Özgürlük İttifakı ve diğer muhalefetin tamamını etkin olmamakla ve iktidar alternatifi olamamakla suçluyor.
İİD: “Türkiye’nin muhalif partileri demokrasinin korunmasında yetersiz kaldılar.”
BG: Muhalefetin tamamını, “demokrasiyi korumakta yetersiz” olmakla yaftalıyor.
İİD: “Türkiye muhalefetinin 2018’den beri çok önemli bir ittifak tecrübesi geliştirdiği görmezden gelinemez.”
BG: İmamoğlu, hazırlattığı anlaşılan bu web sayfasında; ‘tecrübe’ olarak tanımladığı ittifak stratejisi sayesinde 2019’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunu perde arkasında bırakıyor, 2018 ve 2019 hamleleriyle oluşturulan birlikteliğin “demokrasiyi korumak ve geliştirmek”te ne kadar büyük değer taşıdığını açıkça ifade etmekten ve ettirmekten çekiniyor, “önemli bir ittifak tecrübesi” ifadesinin içinde eritiyor ve görünmez kılmaya çalışıyor.
İİD: “Toplumun farklı kesimlerine açılmayı ve her siyasi kökenden yurttaşı demokrasi vizyonuyla buluşturmayı hedefleyen bu önemli tecrübe, tarihimizde bir ilk oldu.”
BG: Bu paragrafla, önceki tezleriyle çelişerek, muhalefet tarafından geliştirilen demokrasi vizyonunu ve ortaya konulan eylemleri övmek zorunda kalıyor.
İİD: “Ancak bu vizyon ve politikalarla girilen seçimlerde Türkiye’nin değişim fırsatı kaçırıldı. Muhalif seçmenin değişim talebi karşılanamadı.”
BG: İmamoğlu, seçimi iktidar başarısına dönüştürememeyi, gizli bir ima ile sadece Kılıçdaroğlu’na yüklüyor, ‘değişim fırsatı kaçtı’ lafıyla da kendisinin aday gösterilmemesine atıf yapıyor.
İİD: “Değişimin temeli hiç kuşkusuz toplumsal taleptir.”
BG: CHP örgütüne dedirtemediğini, web sayfası üzerinden halka dedirterek, “Kemal Kılıçdaroğlu’na genel başkanlığı bıraktırma” baskısı yaratmak istiyor.
İİD: “Bu mecra, “Nasıl bir Türkiye, nasıl bir CHP, nasıl bir siyaset, nasıl bir muhalefet?” sorularına yanıtlar aramak ve mümkün olan en yüksek sayıda vatandaşı değişim sürecine katılmaya davet etmek üzere tasarlanmıştır.”
“Her vatandaşımızı bizlerle iletişim kurmaya, aşağıdaki butonu tıklayarak ulaşılacak form üzerinden değişimle ilgili görüş ve önerilerini paylaşmaya davet ediyoruz.”
BG: Burada, Crowd Sourcing (Kitle Kaynak) yöntemini kullanıyor. “Çözemediği sorunu kitleye açıp cevabını aramak” yoluna gidiyor. Bu noktada; katılımcılık, çoğulculuk, ortak akıl gibi kavramlara çağrışım yaptırmaya çalışıyor.
Ancak, bu yöntemle elde edeceği veya etmek istediği tek bir sonuç var:
“Kitle, Kılıçdaroğu gitsin istiyor.”
Ama bu kitlenin içinde; AKP’liler, MHP’liler, HÜDA PAR’lılar ve/veya BBP’lilerin de olacağını ve katılanları ayrıştırmanın mümkün olmadığını, bunun sorgulanabileceğini göz ardı ediyor.
İmamoğlu, olmayacak duaya amin diyor. İmamoğlu bu yanlıştan bir an önce dönmeli ve İstanbul’a odaklanmalı. Aksi taktirde İstanbul da kaybedilecek. Hem İmamoğlu hem CHP hem muhalif kitle açısından yeni ve büyük bir travma daha oluşacak. Testi kırılmadan hatırlatmış olayım.
Sonuç itibarıyla;
İmamoğlu’nun; ürkek, korkak, çekingen, niyetlerini imalarla anlatmaya çalışan, dolaylı yöntemler kullanan, kaçak güreşen bir liderlik iddiasıyla ve görünmekten çekinen emanetçi bir kadroyla yol alması mümkün değil.
Resmin tamamını göremeyen, yasayı kuralı ölçemeyen, bağımlı olduğu güçlerden vazgeçemeyen, yanlış strateji ve taktiklerle ilerlemeye çalışan bir liderlik ve kadroyla sonuç alması mümkün değil.
İmamoğlu, olmayacak duaya amin diyor.
İmamoğlu bu yanlıştan bir an önce dönmeli ve İstanbul’a odaklanmalı.
Aksi taktirde İstanbul da kaybedilecek.
Hem İmamoğlu hem CHP hem muhalif kitle açısından yeni ve büyük bir travma daha oluşacak.
Testi kırılmadan hatırlatmış olayım.
留言